Korku, görünen ya da görünmeyen tehlikeler karşısında canlının kendini korumasına olanak tanıyan bir tepkidir. Güçlü bir heyecan türüdür.
Korku tepkileri 5 ila 9. aylarda oluşmaya ve görülmeye başlar. Korkunun en çok yaşanması 3. ve 11. yıllara rastlar. Üç yaşında korku uyandıran şey, çocuğun çevresinde var olan nesne, kişi ve olaylardır. Yaş iyice büyüdükçe korkular yetişkin profiline biraz daha benzer. Okul başarısı gibi sosyal korkularda artış olurken, hayali nesnelerden duyulan korkularda azalma görülür. Bunun başlıca nedeni, zihinsel gelişimde oluşan ilerlemedir. Bir bakıma insan yavrusu, çevresinden ve kendi içinden gelen korkuları yenerek, aşarak olgunlaşır. Örneğin, bir bebek için her şey korkutucu olabilir. Gürültüler, alışılmamış bir nesne, bir yabancı yüz gibi. Bebek, acıkma, susama, altının ıslanması gibi kendi içinden gelen neden ve ihtiyaçlara da korku tepkisi gösterebilir. Çocuklar henüz zihinsel gelişimlerini tamamlamamış olduklarından çevrelerindeki pek çok nesne yeni ve ürkütücü görünebilir. Çocuk çevresini tanıdıkça, beden gücü ve zihin yetenekleri geliştikçe, korkularını tek tek yener.
· Korkuların oluşması hakkında çeşitli görüşler vardır.
· Bunlardan bir tanesi korkuların genlerle, doğuştan getirildiğidir.
· Diğeri ise korkuların öğrenilmiş şeyler olduğudur.
Çocuk çok küçük yaşlardan itibaren çevresindeki kişilerin çeşitli olaylar karşısında verdikleri tepkileri izler ve korkuyu model alarak öğrenir. Anne babasının belli bir olaydan sonra panik yaşadığını gören çocuk o olayla ilgili benzer bir tepki geliştirecektir.
Ailenin çocuğun karşılaştığı durumdan kaçınma davranışını desteklemesi durumunda çocuk o durumla mücadele etmeyi, başa çıkmayı öğrenemez. Çocuğun başa çıkabilme yetenekleri göz ardı edilmemelidir. Soruna odaklanıp mücadele etme yeteneğinin küçümsenmesine yol açılmamalıdır. Korkuyla yalnız kaldığı bir anda da karşılaşabileceği düşünülmeli ve çocuğun sürekli koruma altında tutulması engellenmelidir.
Korkuların oluşmasında anne babanın yanlış tutumlarının da etkisi vardır. Erken çocukluk döneminde anne babaların bazı davranışları çocuklarda yoğun korku yaşanmasına neden olabilir. Çocuk bu dönemde anne babasının verdiği mesajı olduğu gibi alacak, altında yatan anlamları algılayamayacaktır. Söz dinletebilmek için kullanılan ''Gelmezsen bırakır giderim'' gibi tehditler, ''Sakarsın, dikkatsizsin'' gibi eleştiriler, ''Beni hasta edeceksin'' gibi suçlayıcı ifadeler, ''Koşma, düşeceksin'' gibi sürekli tehlike altında olduğunu ifade eden uyarılar, çocukların güvensiz ve korkak olmalarına yol açabilir.
İki-dört yaşlarında kayıp ve ayrılığa karşı hassasiyet görülür. Yalnız kalmak, karanlık, yılan, köpek gibi hayvanlar korku yaratabilir. Bu yaş grubunda korkular, bebeklik dönemindekinden ve ileri yaşlarda görülenlerden daha çoktur. Bunun nedeni önceden fark edemediği, algılayamadığı durumları artık tehlike olarak anlayabilecek duruma gelmiş olmasıdır. Buna karşın deneyim eksikliği sebebiyle bu durumları kişisel tehdit olarak algılamaktadır.
Dört yaşından okul dönemine kadar aynı nedenlerle korku uyandıran nesnelerin çeşidinde, sayısında, şiddetinde önemli değişiklikler meydana gelir. Karanlık, yalnız kalmak, hayal ürünü yaratıklar, doğaüstü güçler gibi korkuları vardır. Okul öncesi dönemle birlikte bu korkuların sayısı ve çeşidi azalır.
Çocuk altı yaşından sonra okula başlar ve artık içinde bulunduğu dünya ile hayal dünyasını birbirinden ayırt etmeye başlar. Hayal ürünü olan korkularından yavaş yavaş kurtulur. Bu korkuların yerini zamanla kendisi ve yaşamdaki yeri, mevkisi ile ilgili korkular alır. Okul başarısızlığı korkusu buna örnek olarak verilebilir.