Okula Atılan İlk Adım
Okula başlama, zihinsel, bedensel, duygusal ve sosyal açıdan bir ‘’hazırlıklı oluşu’’ gerektirir. Artık 6 yaş çocuğu gerçek yaşama gitmeye hazır gibidir. O, öğrenme alanında çalışmaya ve gerekli becerileri kazanmaya hazırdır.
Okula başlayan çocuğun belirli bir zihinsel olgunluğa ulaşarak sınıf içi etkinliklerde başarı göstermesi yeterli değildir. Çocuğun oyun ve diğer sınıf dışı etkinliklerde de aynı başarıyı gösterebilmesi, bedence ve psiko-sosyal açıdan olgunlaşmasını gerektirir. Aksi takdirde çocuk dışlanır ve okulun önde gelen toplumsallaştırma işlevinden yararlanamaz.
değinen Clay’ın şu satırlarına yer verir:
‘’Her çocuk kendisinin nemli olduğunu, istenildiğini ve bir şeyler yapabileceğini hissetmelidir. Güven ve yeterlilik duyguları, başarıda önemli rol oynar. Okula kendileri hakkında olumlu duygularla başlayan çocuklar şanslıdır. Kabul edildiklerini bilirler, nasıl başarılı olacaklarını öğrenmişlerdir.’’
Aynı çalışmada ‘’ okula hazırlık’’ Thackray tarafından şöyle tanımlanmaktadır:
‘’ Her türlü öğrenme için hazırlık, çocuğun herhangi bir duygusal zorluğa uğramadan, kolayca ve yeterli bir şekilde öğrenebileceği bir dönemdir. Bu, o zamana kadar bazı bilgi ve becerilerin kazanılmasında güçlük çeken çocuğun bunu artık kolayca yapabilmesi demektir.’’
Çocuğun okula hazırlıklı oluşunu etkileyen önemli bir faktör de yakın çevre koşullarıdır. Anne ve babanın okul kurumuna verdiği önem, değer ve buna bağlı olarak geliştirdiği tutum kadar, çocuğa sunduğu olanaklar da büyük önem taşır. Okul öncesi evrede çocuğun okul öncesi eğitim kurumuna gönderilmiş olması, erken gelişim yıllarından itibaren ona kitap okunması, tiyatro, sinema, konser, resim galerisi ve müzeye götürülerek bunlar hakkında tartışılması, okula hazırlık adına çocuğa sunulan önemli olanaklardır.
‘’Çocuğun kendi hayatıyla ve var olan bilgi yapısıyla bağlantıya geçiremediği için anlamsız bulduğu içerikleri öğrenememesi, potansiyel kapasitesindeki yetersizliğe verilir.’’
OKUL FOBİSİ
İster ilkokula yeni başlasın, ister ara sınıf öğrencisi olsun, bazı çocuklar okula gitmekten kaçınma yönünde yoğun bir çaba sarf eder. Bu yinelenen çaba zaman zaman kaygı verici boyutlara varır.
‘’Okul sendromu’’ adını verdiğimiz bu kaçınma tepkisinin altı uyarı işareti vardır:
*Heves ve enerji kaybı.
*Alıngan ve sinirli olma.
*İştahsızlık.
*Uykuda huzursuzluk.
*Ortada neden yokken gözyaşlarına boğulmak.
*Baş ve karın ağrısı, mide bulantısı ve kusma gibi psiko-somatik belirtilerde artış.
Çocuğun okula gitmeme tepkisinin ardındaki etkenlerle, kaygının yerleşmesine neden olabilecek olasılıkları ayrıntılı olarak irdeleyelim:
Problem Olasılığı 1-Ayrılık endişesi
Sorunun ilk nedeni sizden ayrı kalmanın getirdiği mutsuzluktur. Bu durum, daha çok oyun grubundan ve anaokulu deneyiminden yoksun, tek çocuklarda görülür. Birdenbire, günün büyük bir bölümünde evden ayrı kalmanın oluşturduğu gerilim önemli bir sıkıntıya yol açabilir.
Nasıl Yardım Edebilirsiniz?
Asla sinirlenmeyin. Bazen anne-babalar sert davranırlar, tepkileri isteksiz çocuğa, azarlama, tehdit etme, rüşvet verme, hatta bedensel ceza yollarıyla gösterirler. Öfke, olabilecek en kötü tepkidir ve çocuğun daha sıkıntılı ve şaşkın bir duruma düşmesine yol açar. Çocukla sakin ve sabırlı bir biçimde konuşun. Paniklerine yol açabilecek nedenleri araştırın. Çocuğun okulda başkaları tarafından zarar verici davranışlara maruz kalıp kalmadığını ya da yeni öğretmenden kaynaklanan bir sıkıntı olup olmadığını araştırın. Arkadaşları tarafından yenilgiye uğratılmış olmak, en sevdiği öğretmenin sınıftan ayrılmış olması, bir önceki gün başına herhangi bir kaza gelmiş bulunması ya da altını ıslatmış olması gibi farklı nedenler sorunun tetikleyicisi olabilir.
Sabırlı olun. Sakin olun ve öfkenizle başa çıkmaya çalışın.
Ona okulun amacını açıklayın. Öncelikle; çocuğun niye okula gitmesi gerektiğini bildiğinden emin olun. Özellikle, anaokulu deneyimi yaşamamış olan ilk ya da tek çocukların, yaşanmakta olan değişimden dolayı kafaları karışabilir.
Derslerin ve öğrenmenin ne ile ilgili olduğunu tam olarak anlamayan çocuklar, okula gönderilmelerini, daha fazla yaramazlık yapmamaları için verilmiş bir ceza olarak görebilmektedir. Sonuçta da; kendilerini suçlu, kırgın ve reddedilmiş hissedebilirler.
Gözyaşlarıyla alay etmeyin. Ağlayan bir çocukla hiçbir zaman alay etmeyin ya da onu azarlamayın; kardeşlerin de bu şekilde davranmalarına izin vermeyin. Bazı ana-babalar, alay etmenin çocuğun, mutsuzluğundan dolayı utanç hissetmesini sağlayacağı, böylelikle bu duygudan uzaklaşabilecekleri şeklinde yanlış bir düşünceyle bu şekilde davranmaktadır.
Vedalaşmaları çabuk ve kısa süreli tutun. Vedalaşma ne kadar uzun sürerse, duygusallığa eğiliminiz de o denli artar. Sizi sıkıntılı görmek çocuğunuzu sadece daha da fazla üzer. Hızlı bir öpücük verip çocuğunuzu kucakladıktan ve onun okul kapısından güvenli bir şekilde içeri girdiğinden emin olduktan sonra, arkanıza bakmadan oradan uzaklaşın.
Ona gününüzün nasıl geçeceğini anlatın. Özellikle kaygılı bir çocuk, ona gün içinde yapacaklarınızı anlatmanız ile biraz rahatlayabilir. Bazı çocuklar, onların yokluğunda başınıza kötü bir şey gelebileceği endişesiyle, okula gitmekten korkar.
Onunla, gününün nasıl geçtiği hakkında konuşun. Çocuğunuzu, okulda yaptıkları ile ilgili konuşması konusunda teşvik edin. Derslerle ilgili sohbet etmek, onları daha bildik ve daha az ürkütücü kılar.
Çocuğunuzun öğretmeni ile görüşün. Kaygılarınızı okul ile paylaşmaktan çekinmeyin. Çözüm olasılıklarını tartışın. Ama bir an önce okulu değiştirme fikrine karşı direnin. Temel problem ortadan kalkmadıkça, çocuğunuz aynı sorunları bir sonraki okulda da yaşayacaktır. Doğru teşhis ve çözüm bulunmadığı sürece, sorun yeni okula da taşınacaktır. Okul değiştirme ancak, öğretmenin yardım konusunda yetersiz ya da isteksiz olması ve çocuğunuzun o okula asla kendinden emin bir şekilde gidememesi durumunda düşünülebilir.
Problem Olasılığı 2-Yeni deneyimlerle baş etme
Güçlüğe neden olan faktörlerden bir diğeri de, çocuğunuzun değişim ve yeniliklerle başetme ihtiyacıdır. Bunlar, sadece derslerin getirdiği yeni ve zihinsel beklentileri değil, aynı zamanda okula başlamayla birlikte gelen bir dizi yeni deneyimi de kapsamaktadır. Oldukça farklı bir ortama girme, sınıfını bulma, yabancılarla tanışma, yemek için nereye gidilmesi gerektiğini keşfetme, ellerini yıkayacağı yeri bulma, okul kurallarını öğrenme, kişisel disiplini geliştirme, grup projelerinde yer alma gibi deneyimler söz konusudur.
Evin bildik, rahat ve zihinsel açıdan daha az yorucu ortamında anneyle birlikte yaşamaya alışan çocuğa bu, ürkütücü bir deneyim gibi gelebilir.
Nasıl yardım edebilirisiniz?
Evde yeni alışkanlıklar geliştirin. Evde okuma, resim yapma bir enstrüman çalma ve oyun oynama etkinlikleri için belirli bir düzen oluşmasını sağlayın. Evde bir programı takip etmeyi öğrenmek , çocuğun okuldaki ders programına uyum sağlamasını kolaylaştıracaktır. Bu ayrıca, belirli saatlerde çalışma disiplini edinmeyi de destekleyecektir. Okul çağı çocuklarının çoğunlukla yaşadıkları en yaygın sorun, programlı yaşayamamalarından, ders çalışmayla oyun oynama saatlerini birbirinden ayıramamalarından, zamanı doğru kullanamamalarından kaynaklanmaktadır.
Çocuğun endişeleri üzerine konuşun. Çocuğunuzu, yaşadığı güçlükleri sizinle paylaşması konusunda cesaretlendirin ve öğretmenleriyle konuşma, derslerini birlikte çalışma gibi yollara başvurarak problemlerini çözmesine yardımcı olun. Sorunlarıyla ilgili konuşurken sabırlı olmaya ve yargılayıcı davranmamaya özen gösterin. Çocuğun zihinsel yeteneklerini eleştirmek ya da hoş olmayan bir şekilde onu diğer bir çocukla kıyaslamak her şeyin çok daha kötü olmasına yol açacaktır.
Problem Olasılığı 3- Gerçekçi olmayan yüksek beklentiler
Yetişkinlerin beklentileriyle mücadele etmek, bazı çocuklarda strese yol açan başlıca etkendir. Bu daha çok, çocukların başarılarında mükemmeliyetçi bir tutum benimsemek şeklinde kendini gösterir. Bazıları, sınıfta bir testten ikinci olmayı, sonuncu olmaya eşdeğer görürler. Her seferinde yüksek standartlar koyduğunuz ve büyük olasılıkla tam bir başarı dışındaki durumlarda eleştirici olduğunuz takdirde, stres oluşma riski artacaktır.
Nasıl yardım edebilirsiniz?
Beklenti düzeyini gerçekçi kılın – Çıtayı doğru yüksekliğe koyun. Daha az talep kar olun. Çocuğa, daha az mükemmeliyetçi davranarak yardımcı olabilirisiniz. Başarılarını izlemeyi sürdürün ancak çocuğun herhangi bir başarısızlığı karşısında, hoşnutsuzluk göstermeyin. Hatalar yaparak öğrenmenin, başarılı çalışmanın temel şartı olduğunu unutmayın.
İstemeyerek bile olsa, çocuğunuza, beklentilerini karşılayamadığı taktirde onu daha az sevip sayacağınız izlenimini hiçbir zaman vermeyin. Bunun tersi bir yaklaşım ise, performansı baltalamanın aksine, kaygılı bir çocuğu daha fazla çalışması ve öğrenmeye daha rahat bir biçimde yaklaşması konusunda destekleyecektir.
Problem olasılığı 4 –Kendini yalnız hissetme
Arkadaş edinme konusunda yetersiz ya da isteksiz gibi görünen utangaç ve çekingen çocuklar, yalnızlığa ve reddedilmeye mahkumdurlar. Belirli kişilik özellikleri ve davranışlar, rağbet görmeme riskini arttırır. Bencil ya da saldırgan, sulu göz ya da dağınık olarak görülme, reddedilmenin en sık rastlanan nedenleri arasındadır. Diğer durumlarda, yalnızlığa, çocuğun kontrolü dışındaki olaylar neden olmaktadır.
Çocukların, alışkanlıklarına oldukça bağlı olmalarından dolayı yeni gelenin, çoğunluğun dışındaki herhangi bir özelliğe sahip olması da, reddedilmesi için bir sebep olabilir. Arkadaşlarından daha parlak ya da durgun olan çocuk, arkadaşlarınca alay konusu olabilir ya da soyutlanabilir. Aksan, giyim veya görünümdeki farklılık, hatta alışılmadık bir isme sahip olma bile çocuğun sosyal açıdan reddedilme riskini artırmaktadır. Diğerleriyle birlikte futbol oynayamama, pop müzikten hoşlanmama ya da popüler bir TV dizisinde neler olduğundan haberdar olmama gibi, ortak ilgilerin var olmadığı durumlar için de aynı şey söz konusudur.
Yalnızlığın bir diğer ortak nedeni de, okul ile ev arasındaki fiziksel uzaklığıdır. Aynı çevredeki çocuklar, zamanlarının büyük kısmını, çoğunlukla okul dışında birlikte oynayarak geçirirler. Eğer çocuğun yaşadığı yer okuldan çok uzakta ise, onlara katılması mümkün olmayacak ve belki de potansiyel arkadaş çevresinden dışlanmış olacaktır.
Okula başlamak, okul değiştirmek ve hatta sınıf değiştirmek, eski arkadaşlara veda etme anlamına gelebilir. Özellikle erkek çocuklar, oyun gruplarına yeni birinin katılımı konusunda isteksizdirler. Yeni gelenin sosyal kabul görmesi çoğunlukla uzun zaman alır. Çekingen , güvensiz ve sosyal yetenekleri az gelişmiş bir çocuğun kabul görme süresi , daha da uzayabilir. Bazı utangaç kişilik özellikleri olan çocukların cesaretleri, sürekli reddedilmekten dolayı öylesine kırılır ki , tüm katılma hayallerinden vazgeçerler. Özellikle kardeşleri olmayan çocuklar, arkadaşlıktan uzak durular, çünkü uygun şekilde oynamayı bilemezler. Oyun doğal bir etkinlik olarak görüldüğü için ,pek çok ebeveyn bunun ilk çocukluk yıllarında yaşanıp okulla birlikte bırakılması gerektiği yanlışına düşmektedir. Oysa oyun yaşam boyu, tür değiştirerek sürecek bir etkinliktir. Nasıl yardım edebilirisiniz?
Problemin gerçek nedenini saptayın. Çocuğunuzun okulda arkadaş edinme konusunda problem yaşadığından şüpheleniyorsanız, işe onun yaşadığı sosyal güçlüklerin nedenini saptamakla başlayın. Bunun en açık yolu, ona neyin yanlış gittiğini sormaktır. Ancak ne yazık ki pek çok çocuk; utanma eleştirilmekten korkma ya da sadece neyin yanlış gittiğini ifade edememe gibi nedenlerden dolayı, duygularını dışa vurma konusunda oldukça isteksizdir. Çoğunlukla ‘’kimse beni sevmiyor’’ gibi yanlış bir genellemenin ardına sığınabilir, ‘’onların hepsi çok kaba kişiler, ’diyerek diğer çocukları suçlayabilir ya da sadece sessizliğe bürünür ve ağlamayı seçer.
Bu nedenle, bu tür konuları tartışırken güven verici olmak ve yargılayıcı davranmamak son derece önemlidir. Reddedilmiş çocuk kendini özellikle, istenmeyen ve duygusal olarak savunmasız biri gibi hisseder. Çocuğunuzu okul dışındaki sosyal ortamlarda gözleyerek, yalnızlıklarına neden olabilecek etkenler hakkında değerli ipuçları elde edebilirsiniz.
Çocuktan, oyun ortamını ya da sınıfta diğer çocukları ve öğretmenini konu alan bir resim çizmesini istemek, onun sınıfı içindeki konumunu anlamak ve sınıfını onun gözüyle tanımak bakımından faydalı olabilir. Araştırmalar; sevilen bireylerin, resimlerde daha fazla ayrıntı taşıyan ve özenilmiş olan figürlerle belirtildiğini göstermektedir.
Arkadaş toplantısı düzenleyin. Diğer çocukları evinize oyun oynamaya davet etmesini sağlayın. Bu davetlerin sonucunda tek bir arkadaşlığın gelişmesi bile, çocuğun kendine olan güveninin artmasını ve reddedilme duygusundan kurtulmasını sağlayabilir.
Farklılıkları azaltmaya çalışın. Çocuğunuzla diğerleri arasındaki görülebilen farklılıkları azaltmaya, hatta yok etmeye çalışın. Bazen saç şeklindeki ya da giyimdeki basit bir değişim büyük farklılıklar yaratabilir. Çocuğun dış görünümünün akranlarından farklı olması da dışlanma nedeni olabilir.
Sosyal beceriler kazandırın. Çocuğunuzun kabul görmesini sağlayacak sosyal beceriler kazanmasına yardım edin. Kaybetmeyi hazmetmesi, oyuncaklarını paylaşma ve diğerleriyle işbirliği yapma konusunda onu desteklediğiniz takdirde popülerliği artacaktır.
Boş zaman becerileri kazandırın. Sevilen bir boş zaman faaliyeti yapmasını sağlamak, popülerliğini artıracaktır. Örneğin; okulun yüzme takımına seçilen bir çocuğun arkadaş sayısının artması olasılığı çoğalacaktır.
Alay edilmeye karşı gülmeyi öğretin. Çocuğunuzun, reddedildiğinde incindiğini tartışabilmek önemlidir. Üzgün olduğunu belli etmesi, sadece yeniden reddedilme ve alay edilme riskini artırmaktadır. Kendisine yapılan şakalara gülebilen çocuk, öfkelenen ya da somurtan bir çocuğa göre, çok daha fazla arkadaşa sahip olacaktır.
Problem olasılığı 5 – Zarar verici davranışlara maruz kalma
Ne yazık ki okula başlayan çocukların başkaları tarafından zarar görmelerini kontrol etmenin yolu yoktur. Bu, Tüm yaş düzeylerinde görülebilir ve çocuklarda çok büyük endişe, acı ve üzüntüye neden olur. Bazı durumlarda, sürekli olarak başkalarından zarar görme, bunalımlara bile yol açabilir. Okula yeni başlayan bir çocuk, başkalarından zarar görme durumunda pek çok açıdan, çok daha savunmasızdır. O, küçük bir sataşma olayını bile değerlendirebilecek olgunluktan yoksundur ve okula karşı, tüm eğitim hayatını kötü etkileyecek büyük bir korku geliştirebilir. Herhangi bir güçlüğün henüz başlangıçta halledilmesi, çocuğun mutluluğu ve başarısı açısından çok önemlidir.
Başkaları tarafından zarar görme, pek çok ebeveynin sandığından çok daha yaygındır ve her zaman kendini, görülebilir bir iz bırakan fiziksel bir istismar şeklinde göstermez. Sessiz bir gözdağı ya da alay etme, kendine güven ve benlik saygısı üzerinde çok daha yıkıcı bir etki bırakır.
Başkalarına zarar verme davranışının, pek çok çocuğun sahip olduğu ve zamanla sona eren bir davranış türü olduğuna inanılmaktadır. Başkalarına zarar veren çocuklar, kendi yaşıtlarına göre daha iri, güçlü ve zekaca daha sınırlı bir kapasiteye sahipken; sürekli zarara maruz kalan çocuklar çoğunlukla daha utangaç, sessiz, kaygılı ve itaatkardır. Arkadaş edinmeyi ya da grup oyunlarına katılmayı bir türlü beceremeyen çocuklar, özellikle risk altındadır. Kekeleme, bedensel özürlü olma ya da belirgin bir doğum lekesi bulunması gibi fiziksel birtakım engellere sahip çocuklar da aynı şekilde savunmasızdır. Oyun arkadaşlarından uzak durarak, kolaylıkla hedef noktası haline gelirler.
Nasıl yardım edebilirsiniz?
Çocuğunuz başkaları tarafından zarar görüyorsa…
Duygusal açıdan dayanıklı olmasını sağlayın. Çocuğunuza, judo, boks ya da benzer kendini savunma dövüşleri öğreterek, kavga etmesi, psikolojik savunmalarını geliştirmesine yardım etmeniz çok daha mantıklı ve yararlıdır. Böylece; kendisine zarar veren kişilere, onların egolarını besleyen korku ve gözyaşı yerine; mutlu bir kayıtsızlıkla karşılık verebilecektir. Çocuğunuzun kendine güveni ve benlik saygısı geliştikçe; sataşma alay ya da tehditlere karşı dayanıklılığı da o derece artacaktır.
Kendilerine acı verebilecek kişileri acımasız ve korkunç değil, güçsüz ve işe yaramaz olarak görmeleri konusunda destekleyin.
Oyun becerilerini geliştirin. Çocuğunuz oyun becerilerinden yoksunsa, bir spor yapması ve mümkün olduğunca fazla arkadaş edinmesi konusunda onu teşvik edin. Basketbol, voleybol gibi kolektif spor dalları başta olmak üzere tenis, yüzme gibi sporlar önerilebilir. Etrafı arkadaşlarla çevrilmiş bir çocuğun, kurban olarak seçilmesi olasılığı çok azdır. Başkalarına zarar veren birinin en son isteyeceği şey bir grubu karşısına almaktır.
Öğretmenleriyle konuşun. Sekiz yaş ve üstündeki bir çocuğa sahip olan ana-babanın, öğretmenlere ya da zarar veren diğer çocuğun ailesine şikâyette bulunması, zararın sürekli ve tehlikeli olduğu durumlarda en son başvuracağı yöntem olmalıdır. Ancak, zarar görme; çocuğunuzun sekiz yaşın altında olması ve çocuğun düzenli olarak buna maruz kalması durumunda hemen bildirilmelidir. Bu yaştaki çocukların, özellikle de yaşça büyük çocukların saldırılarına karşı kendilerini savunmaları oldukça güçtür. Öğretmenle ya da ebeveynle problemi tartışırken sakin davranın ve görüşlerinizi sağlam, ancak saldırgan olmayan bir şekilde ifade edin.
Çocuğunuz başkalarına zarar veriyorsa…
Şimdi bir de madalyonun öteki yüzüne bakalım. Çocuğunuzun başkalarına zarar verdiğini keşfetmeniz ya da bundan şüphelenmeniz durumunda ne olur? Başkalarına zarar verme de, zarara maruz kalmak gibi kötü davranış örneğidir.
Örnek olun. Zarar verme davranışını iyileştirmenin ilk ve en önemli adımı, evde çocuğa iyi bir model oluşturmaktır. Çocuklar, ana-babalarının durumlar karşısındaki tepkilerini taklit ederler. Dayak yiyen çocuk, aynı yöntemleri diğer çocuklar üzerinde uygular. Davranışları sizi ne kadar kızdırırsa kızdırsın, hiçbir koşulda ,özellikle de zarar verme amaçlı olarak, çocuklarınıza bedensel ceza uygulamayın.
Pratik beceriler kazandırın. Çocuğunuzun, onu diğer çocuklarla işbirliği halinde oynamaktan alıkoyan hangi sosyal becerilerden yoksun olduğunu bulmaya çalışın. Başkalarına zarar veren bir çocuk çoğunlukla, başkalarını etkilemek ve dikkat çekmek için şiddetten başka bir yol kullanamayan, sosyal açıdan yetersiz çocuktur.
Bu veya başka nedenlerden herhangi biri, okula gitme konusunda çocuğu mutsuz etmeye yetebilir. Sıkıntısının gerçek nedenini anlamak ve onu neyin kaygılandırdığını bulabilmek için yeterince çaba sarf edilmeli ve gerekli profesyonel yardım alınmalıdır.
Psk .Esra Orçunlu